Yusuf Ceyhan
4 min readMay 12, 2020

Yürümeyi Özlediğimi Hatırlıyorum!

Cahil Bir Düşünür — Neden Felsefesi Bölümü|NFB

23 Nisan 2020, Perşembe, 19.14

Yürümeyi özlediğimi hatırlıyorum. Yürümek… özlemek… ve hatırlamak, birbirinden bağımsız üç kavram, fakat bir araya geldiklerinde derin bir anlam ifade ediyordu zira yürümek; derin düşüncelerin, gerçekten uzak hayallerin, aklımda vuku bulduğu bir kavramdı. Peki,onu neden özlüyordum veya neden hatırlamak zorunda kalmıştım ki? Hatırlamak kavramını, unutulmaya yüz tutmuş şeyler için kullanıyorduk öyle değil mi? Durmadan kafamı kurcalayan soru şuydu; bir daha uzun yürüyüşlere çıkabilecek miydim? Bu soruyu kim cevaplayabilirdi ki, belki de yanıtını kimse bilmiyordu, her neyse mevzu bu değil!

Neden bu yazıyı yazmak durumunda kaldığımı sorguluyorum fakat bunun da yanıtını henüz bilmiyorum. Bildiğim tek şey, bir gece vakti, üstelik gece yarısından sonra daha önce ekranların alışık olmadığı bir yüz! Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca; tüm Türkiye’ye Korona virüsünün ilk pozitif vakasının haberini duyurmuştu. O ana kadar ülkece virüsün dünya genelinde yayılımının haberlerini takip ediyor ve binlerle ifade edilen ölüm sayılarını kimileri endişe ile kimileri ciddiyetsiz yahut küçümseyici bir tavırla takip ediyordu

ama bir tane pozitif vaka derin bir endişe ve korku yaratmıştı hep böyle olurdu değil mi tehlike ancak kapıya dayandığında tehlikeli oluyordu.

Neden korkmuştuk peki?

Neden korkmuştuk peki? Haberler çok mu korkutucu görüntüler sergiliyordu? Aslında hayır, ama verdikleri ölüm rakamları ölen insanların görüntülerinden daha fazla korku salıyordu. Türkiye de, korona virüsün yayıldığı ülkelerin listesine eklenmişti, artık ülkemizin kaderini virüsün yayılışı şekillendirecekti tıpkı Wuhan(Çin) da, İran’da İtalya’da ABD’de ve daha nice ülkede olduğu gibi. Türkiye’de virüsün pozitif vakalarının arttığı ilk günlerde diğer ülkelerde olduğu gibi süreç ilerledi. önce Cumhurbaşkanlığı ve bakanlar arasında uzun uzun toplantılar gerçekleşti ve virüsün yayılmasının önlenmesine yönelik alınan tedbirler Sağlık Bakanı tarafından ekranları başında endişeyle bekleyen vatandaşlara canlı yayınla duyuruldu, bildiğimiz gibi bu yayın ilk değildi, son da olmayacaktı zira ilerleyen günlerde Sağlık Bakanı, vatandaşların alınması gereken tedbirlere yönelik ve gün içerisinde tespit edilen pozitif vakaların istatistiklerini duyuracaktı. Ülkemizde henüz virüsün yayıldığı ilk günlerde, yayılımın önlenmesi için tedbir olarak bir akşam vakti okulların bir süreliğine (üniversiteler için 3 hafta ortaöğretim ve ilköğretimler için 1 aylık) tatil edilmişti.

Okulların tatil edilmesi ne anlama geliyordu?

Okulların tatil edilmesi ne anlama geliyordu? Gerekli miydi, bunu düşünecek durumda değildim ki! Ama olsun kısa sürecekti öyle değil mi? Kafamda deli sorular dönerken annemler peş peşe arıyor, “biletini hemen al, valizini topla” evine gel diyorlardı, dediklerini harfiyen yaptım 2 gün sonra evime gitmek üzere yurttan ayrılacaktım fakat yurttan çıkarken bir şeyi unutmamam gerektiğini söylemişti annem ve babam, neydi bu? MASKE! Ama sadece maske yetmiyordu eldiven de takmalıydım yoksa…yoksa… virüse yakalanabilir ve oracıkta ölebilirdim. Ölmekten çok korkuyordum ama maskelerin neredeyse tükendiği Ankara’da eczanelerin logosunu (E) gördüğüm her yere dalıyordum o maskeleri bulmam gerekiyordu onu takmadan memlekete dönemezdim, sokakta dolaşamazdım, elimde eldiven olmadan insanlara dokunamazdım yoksa…! Nihayet günün sonunda yorgunluğuma değecek bir maskeye sahip olmuştum ( normalde 10 tl olan maske(CE 0194, EN 149.2001) o gün 50 tl’idi) fiyatının neden bu kadar pahalı olduğunu sorduğum vakit bana maskelerin geliş fiyatının faturasını göstermeye çalışıyordu eczacı, ikna olmuş muydum? neyse! bu arada gün boyunca birçok eczanede açık(paket halinde olmayan)eldiven aramış ama bulamamıştım. Bu tür durumlarda her zaman kendi kendime konuşur, sorular sorar, yanıtlar arardım ama böylesi bir durumla karşılaşmış mıydım, hatırlamıyorum. Yine kendi kendime konuşmam gerekiyordu sorular sormam gerekiyordu ama endişe ve korku düşünmeme engel olmuştu. Şimdi düşünüyorum da o gün;

(Gün boyunca onlarca insana temas ettim, girdiğim her eczanede maske sordum, kalabalıkların arasında eldiven arıyordum ama bu maske arama sürecinde virüs neden bana bulaşmamıştı? Yoksa virüsün bulaşma tehlikesi maske ve eldiven aldıktan sonra mı başlıyordu) Saçmalıyordum, biliyorum.

Evime geldikten sonra zamanımın çoğu kardeşlerimle oyunlar oynamak ve kitap okumalarıyla geçiyordu ama eklemeye gerek var mı bilmiyorum, haberleri izlemek için haber saatini bekliyorduk ve o saatte bütün ev ahalisi birlikte pür dikkatle biraz da korku ve endişe ile haberleri izliyorduk, o vakit çıt çıkmıyordu! Günler geçtikçe vakalar artıyor, alınan tedbirler artıyor fakat ölümlerin önüne geçilemiyordu. Dünya’da ölüm bilançosu gittikçe ağırlaşıyor, ölüm sayıları artık on binlerle ifade ediliyordu bizler vatandaş olarak dünya olup biteni unutmuş, Türkiye artan vaka sayısının düşmesi için dualar ediyor ölüm oranlarının artıp artmadığını öğrenmek için bir önceki gündeki ölüm sayılarıyla mukayese ediyorduk. Akşam saatlerinde Sağlık Bakanının Korona Virüsü vakaları verilerinden sonra vatandaşların evlerinden çıkmaması durumunda Bilim Kurulu üyelerinin 2 hafta içinde hayatın normale döneceğini müjdesini veriyordu. Günler sonra bir daha 2 haftalık sürede her şey normale döneceği açıklanmıştı ama (ilk açıkladıkları 2 haftalık süreç ile birkaç gün sonra ki 2 hafta arasında 3–4 gün geçmişti, bu günlerin sayılmasına gerek yoktu değil mi? Kimsenin de umurunda değildi netice de 2 hafta sonra her şey normale dönecekti!) Hayatın normale dönmesini beklediğimiz bugün ile ilk pozitif vakanın açıklandığı gün arasında 44 gün geçti. Günler geçtikçe soru işaretleri çoğalıyordu ama şunu merak ediyordum: Dünya yeni bir döneme giriyordu ama biz her şeyden habersizdik, peki ne zaman olup bitenleri anlayacaktık? Bir yerlerden daha önce aşina olduğum ama içeriğini anlamakta zorlandığım “Yeni Dünya Düzeni” bize neyi anlatıyordu, nasıl bir gelecek bizi bekliyordu?

Bir gün bu karantina günlerini geride bırakacağız fakat yüzümüzdeki maskenin, elimizdeki eldivenin ve ard arda yayınlanan “evde kal,evde hayat var” reklamlarının nedenini, anlamını hiçbir zaman idrak edemeyeceğiz. Evde kaldığımız süreçte elimizi 20 sn boyunca dezenfekte ettiğimiz vakitlerde, dünyada neler olup bittiğini hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Gittikçe soru işaretleri çoğalacak, cehalet diz boyu olacak ama biz yine de “Yeni Dünya Düzeni” ile gurur duyacağız!!

Cahil Bir Düşünür — Neden Felsefesi Bölümü|NFB

Yusuf Ceyhan

*Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Uluslararası İlişkiler*| Neden Felsefesi